22 Şubat 2013 Cuma

Anlam

Hiçbir şeye bazen anlam veremediğimiz şu dünyada, susmak nekadar'da anlamlı...

(.sKs.)

Kopamayan üç şey

Ne kadar zor şu ayrılıklar... Hiç olmasa olmaz mı.? Her ayrılık bir vuslat demek esasında. Bir yerden koparken bir yere tutunmaya gider insan, her ne koşulda olursa olsun bu böyledir... Zordur ama ayrılık olmasa şu dünyada vuslatın ne anlamı kalırdı değilmi? İkiside birbirinden ayrılmaz ikili ve nekadar acı versede bu böyledir başka çaresi yoktur. Hepimizin uzaklardan beklediği birileri vardır elbette... Dalıp gitmiyormuyuz her defasında uzak diyarlara. Bazen kendimizi bile uzaklara sürükleyip özletmek istemiyormuyuz..? Ne özlemin anlamı olurdu ayrılıklar olmasa nede vuslatın anlamı olurdu ayrılıklar olmasa... Üçüde bir bütün, bir bedende bir can misali... Önce ayrılık sonra vuslat gelir ve bunları özelleştiren birşey varki oda özlemdir... Ne ayrılık, ne vuslat, ne de özlem kopmaz birbirinden, sadece insanlar kopar her üçünden..... Şu hayatı zorlaştıran da kolaylaştıran da sadece biz insanlarız... Sabrı bilirsen Rabbe güvenirsen zorluklarda ayrılıklarda hasrette çekilir... Yok ise sabrın, yok ise güvencin ve yok ise ümidin işte ozaman hayat zorlar, zehirler seni... Acıtır en acımasız şeklinde...


(.sKs.)

19 Şubat 2013 Salı

Uçurum Kenarı

İnsan hiç kendi kendine konuşurmu sizce? Bana soracak olursanız konuşur. Konuşacak kimsesi yoksa konuşur. Konuşacak birileri olsa bile dahi artık konuşmaya cesaret edemiyoruz. Hayat bizi öyle şeylere, öyle yaşanmışlara sürüklediki. Kendi kendimizle, yüreğimizle bizi konuşmaya mecbur bıraktı adeta... Bilmiyorum belki siz daha farklı düşünüyorsunuzdur ama ben böyle düşünüyorum... İnsan öyle bir hale geliyorki bazen sanki bir uçurumun kenarında beklerken birşeylere karar verme gayreti içerisinde boğuluyoruz... Uçurumun kenarından bahsediyorum ya... Hafif bir rüzgar esintisinin alıp götürmesi an meselesi... Hayat mı desem insanlar mı desem kararsız kalıyorum... Niçin uçurumlara kaldık? Gidecek başka yerimiz yokmuşcasına bazen atmıyormuyuz kendimizi bilmediğimiz yerlere? Kendi yüreğimizi hesaba çeker olduk sürekli, hesaba çekilecek yürek olmadığı halde... Anlamaya çalışıyorum, anlamaya çalıştıkça anlaşılmaz oluyor herşey. Kendimi bile bazen anlamıyorum, anlamaya fırsat vermiyor yürek.. Şimdi yürek midir suçlu olan yoksa ben mi ? Ha şimdi diyeceksiniz yürek senin değil mi zaten? Önce yaratan Rahman'ın elbette ama sonrasında yürek dediğim şey bazen bana ait olmayı seçmiyor işte bir kuş misali uçup gidiyor estiği yerlere... Ara ki bulasın, yerine koyasın... Ve an geliyor zaman diyoruz ya.. Zaman dediğimiz şey  varya, işte herşeyi en sonunda ona yükleyip sıyrılıyoruz herşeyden kendimizi kandırırcasına... Hayat bizimle oynadığı gibi oynuyoruz, kandırmalar diz boyu olmuş.. Yalanlar desen haddi hesabı yok.. Hoşgörü saygı sevgi desen çıkar uğruna.. Şimdi yürek nerelere gitmesin ki??? Nerelere uçmasın???

Sümeyra Kula Satık
(.sKs.)

18 Şubat 2013 Pazartesi

Haykırmak


Haykırasım var ama haykıramıyorum! Gitsem başımı alıp sonra yürüsem bu soğuk şubat mevsiminde ve üşüsem doyasıya... Yürüsem bilmediğim yerlere, uzaklara koşsam, ulaşsam en yüksek mekanlara... Dağlara, uçsuz bucaksız yerlere mesela..? Sonra haykırsa yüreğim, sonra haykırsa istediği kadar ve hatta ritmi durana kadar haykırsa! Avazımın çıktığı kadar bağırsam dünyaya... Kimseler bulamasa beni... Korksam karanlıklardan, korksam ıssızlıktan! Yinede buna rağmen kayıp olsam, kayıplara karışsam ve korkumun faydası olmasa hiç birşeye... Sonra hep heran haykırsam! Çığlıklar içimde boğulmasa... Yüreğimin sessizliği haykırmasa? Sesi haykırsa artık olmaz mı...???


Sümeyra Kula Satık 
(.sKs.)

Balık olmak


Bir akvaryumda balık olmak isterdim. Şimdi siz buna güleceksiniz belkide ve neden diyeceksiniz. Duyar gibi oldum... Bilmem bende bilmiyorum belkide balık kadar bilinçsiz hafızası zayıf olmak isterdim... Bütün sıkıntıları zorlukları dertleri kederleri suya bırakmak için belkide balık olmak istemişimdir... Düşünmemek için belkide...

.sKs.

10 Şubat 2013 Pazar

Acı Nedir Sizce

Bazı şeyler acıtıyorken yüreğimizi, neden o bazı şeylerden vazgeçmeyi denemiyoruz? Biliyorum hiçte kolay değildir yüreğinizi acıtanları bir anda yok etmek, silmek veya o acıdan vazgeçebilmek. Kim ister bile bile acı çekmeyi diyorsunuz şimdi içinizden onuda biliyorum ve sizi elbette ki anlıyorum. Şundan emin olmak gerekir ki acı çekmemiş hiç bir insan yoktur. Sadece insanın kendi acısı kendine dir ve herkesin acı anlayışı farklıdır. Bir tarafta aşk dediğimiz duygu acıtır kimilerini, diğer tarafta ekmek davası yoksulluk dediğimiz şey belkide. Aşk acısı çeken bir zengin, en büyük acının kendisinin yaşadığını düşünürken diğer tarafta bir fakirin açlık acısı, açlık imtihanı yer alıyor. Zengine sorsanız açlık acısını, ekmek davasını bilmez, yoksulluğu da bilmez... Bir fakire aşkı ve zenginliği sorsanız eminim ki ikisindende haberdardır. En büyük zenginliğin huzur, bir ekmeğin aşk olduğunu tanımlar size... Nedir acı soruyorum size... Evet herkesin acısı kendine fakat iyi düşünmeli gerçekten o acı bizim çekmek zorunda kaldığımız vazgeçemediğimiz bir acı mı yoksa vazgeçebileceğimiz ve boşuna çektiğimiz bir acı mı. Şunuda çok iyi bilirim aşk acısı dediğimiz şeyin yeni bir aşkla son bulacağını... Peki ekmek davası dediğimiz yaşam mücadelesinin sonu varmıdır sizce? Acımız acıysa çekelim, kendimizi bukadar harap etmeye gerek yok diye düşünüyorum... Sadece biraz sevgi ve huzura ihtiyacımız var... Sevgi de huzur da uzak değil bunu unutmayın ve kendinizde arayın...

Sümeyra Kula Satık

6 Şubat 2013 Çarşamba

Kanadı yaralı kuş

Gelecek olan bir veda daha... Yine bir ayrılık. Ne çok birikti vedalar, ayrılıklar ve özlemler şu kısacık hayatımda... Hayatım özlemlerden yana bana düşmanca davranıyor sanki... Bir yanda gözyaşım akarken diğer yanda kalp ritimlerime sevincim karşılık veriyor. Yar ile kavuşma sevinci var yüreğimde.. Gözümdeki damlaların apayrı bir anlamı varken anlatamıyorum asıl sebebini. İçimde garip bir duygu... Hani bir kuşun kanadının yaralandığını düşünün, gördüğünüzde içiniz sızlar... Kanadım yaralanmış gibi kendime içim sızlıyor. Hangi sözleri yazacağımı bilmiyorum çünkü yazacağım sözlerin hiç bir tanesinin duygularımı anlatmaya gücü yok. Yaralı bir kuş misali uçuyorum işte. Yaralı ama yinede uçan bir kuş... Hüznüm sevincime karışırken, ben Sevdası kocaman bir kuş olarak eşime uçuyorum...

Sümeyra Kula Satık

4 Şubat 2013 Pazartesi

Sessiz

Sessizlikmiş mutluluk? Öyle söyledi sessiz. Şu hayat anlamaya ve anlaşılmaya yer vermiyorsa yaşamanın ne faydası var acaba? Herkes benim gibi düşünürmü bilmem fakat yürek çırpınıyorsa delice. Uçmak istiyorsa kanatlanıp ve uçamıyorsa hapsedilmişcesine işte ozaman bir sıkıntı var demektir... Çaresi belki bellidir, çaresizliği gidermenin yolu çareyi aramamaktır belki.. Aradıkça kayboluyor, dağılıyor insan. Hele anlatamıyorsa derdini insan işte ozaman dokunur bütün yaşam... Birde eklenmişse üstüne üstelik yağan yağmurun ardından gözlerdeki tane tane damlacıklar vay haline... Dokunurda dokunur, düşünceler boğar bir denizin seni alıp boğmasından daha beterdir acısı... Ya sensindir anlaşılmaz olan ya sensindir anlamayan yada en iyisi artık yazıya son vermek.... Bütün suçu insan kendinde aramalı diyerek uzak tutuyorum bütün hayatı ve insanları suçlardan...

Sümeyra Kula Satık

3 Şubat 2013 Pazar

Hayat mı yoksa İnsan mı

Hayat mı yorar insanı yoksa insanmıdır yoran kendini? Sizce hangisi desem hangi cevapları alacağımı bilmiyorum. İnsan çözemiyor bazen ne için bukadar yorulduğunu. Hayatın gerçekleri, hayatın yaşama zorluğu diyoruz bazen. Bazende insanlara yüklüyoruz bütün suçu, kendimizinde insan olduğunu unutarak belkide... Bütün suç insanlarda ise bizde suçluyuz o halde. Hayat mı yorar adamı insanlarmı gerçekten cevaplanması zor bir soru. Çok soru işareti bırakan sözlere sebep olur belkide bu soru bizlere... Bana sorarsanız eğer kendimce şunları söylemek isterim... Hayatı bu hale getiren ve çekilmez yaptıran insan varlığıdır, yani bizleriz. Nasıl görürsek öyle yaşarız. Güzel görmeyi, küçücük şeylerden mutlu olmayı öğrenmediğimiz sürece evet hayat yorar bizi! En masum çocuğa bile bu soruyu sorduğunuzda alacağınız cevap bence insan olacaktır. O çocuğa herşeyi öğreten aileyse, insanlarsa hayatın hiç bir suçu yoktur çünkü hayat onların oyunu eğlencesidir taki insanlar karışıp kısıtlayana kadar... Yada büyüyene kadar... Bence büyüsekte insan olarak masum çocukları oynamalıyız.. Büyük olgun ama masum çocuklar olmalıyız. Hayatı oyuncak sanarak herşeyden mutlu olmalıyız çocuğun aldığı bir şeker dahi gözlerinin parlamasına sebep iken o şekerler biz olmalıyız... Hayatı zehir edende tatlandıranda biz insanlarız... Nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayın. Hayat sizin, tercih sizin...

.sKs.

1 Şubat 2013 Cuma

Bekliyorum

Yıldızlara sorar oldum seni... Onlarda uzak bana, sen gibi birtanem... Haykırıyorum yüreğimle duyarlarmı diye? Duyup bana seni getirirlermi diye ama onlarda ulaşılmaz sen gibi... Hasretin varya kor olmuş yüreğimde. Özlem ateşiyle yanarak geçiyorken zaman nasıl dayanır yürek? Sustu dilim, kırgın gönlüm bu ayrılığa. Vuslat hayaliyle anar dururken seni, zaman dahada acıtır beni. Gücüm kalmadı artık... Sensizliğin bedeli ağır geliyor çok halsiz kaldım birtanem... Oysa bu ayrılık olmasaydı, güçsüz kalırmıydım ben? Seninle var olanım ben. Nefesimi zorluyor artık günler... Dayanma gücüm ne kadar kaldı bilmiyorum, kendimi çözemez oldum. Bittim ben birtanem... Yoruldum... Çok yorgunum, yorgunluğum dahi sükut ilan etmişken nasıl hayata bağlanayım... Sessizlik sırdaşım olmuş benim, geceler dostum... Bekliyorum, kavuşacağımız o günü bekliyorum...

.sKs.